Grace Paley’nin İnsana Hiç Rahat Yok Kendinden (The Little Disturbances of Man, 1959) adlı öykü kitabı, insan ilişkilerinin karmaşıklığını, günlük yaşamın hem sıradan hem de derin anlarını ve bireyin kendi iç dünyasıyla mücadelesini ustalıkla işleyen bir eserdir. Paley, bu kitabında on bir öyküyle (bazı öyküler birbiriyle bağlantılı kısa parçalar içerir) insan doğasının çelişkilerini, yalnızlığını, mizahını ve direncini anlatır. Grace Paley bu eserinde 1970'lerin Amerika’sının politik, toplumsal ve bireysel krizlerini kadınların, annelerin, işçilerin, azınlıkların gözünden anlatıyor. Öykülerde New York'un kenar mahallelerinden, dar mutfaklardan, oyun parklarından, sokaklardan yankılanan çok sesli bir koroya kulak veriyoruz.
“İnsana Hiç Rahat Yok Kendinden” Bu çarpıcı başlık aslında tüm kitabın temasını özetler nitelikte. İnsan, dış koşullardan ziyade, en çok kendi içindeki karmaşadan, çelişkilerden, arzularından ve sorumluluklarından kaçamaz. Paley’nin karakterleri bu içsel çatışmalarla sürekli karşı karşıya kalır. Aynı anda hem anne, hem birey, hem politik bir özne olmaya çalışan karakterler vardır bu kitapta. Paley’nin öyküleri, insan olmanın küçük ama anlamlı “rahatsızlıklarını” merkeze alır. Kitap, bireyin kendi iç dünyası, ilişkileri ve toplumsal rollerle olan çatışmalarını inceler. İnsan ilişkilerinin kırılganlığı ve direnci, yalnızlık ve ilişki arayışı, göçmenlik ve kimlik gibi temalar da öykülerde kendilerine yer bulur.
Paley’nin en çarpıcı özelliklerinden biri, öykülerini doğal, yer yer dağınık ama samimi bir dille kaleme almasıdır. Diyaloglar günlük konuşma diliyle ilerler. Bu, karakterlerin gerçekliğini artırır. Öyküler bazen kesintili hatta yarım gibi hissettirebilir. Ancak bu bilinçli bir tercihtir; tıpkı gerçek yaşamın hiçbir zaman düz bir çizgide ilerlememesi gibi. Her cümlede hem edebi bir derinlik hem de politik, toplumsal bir içerik bulunur. Az kelimeyle çok şey anlatır. Gereksiz süslemelerden kaçınan Paley, her cümleyi anlamla doldurur. Paley, ciddi konuları bile ironik bir bakış açısıyla ele alır.
Kitap, hayatın hem komik hem de trajik yanlarını ustalıkla dengeliyor. Paley, en ağır anlarda bile ince bir mizahla okuru gülümsetmeyi başarıyor. Bu denge, öyküleri ne fazla ağır ne de yüzeysel kılıyor; aksine hayata dair umutlu bir bakış sunuyor. On bir öyküden oluşan kitap, kısa olmasına rağmen her öykü yoğun bir duygusal ve tematik derinlik sunuyor. Bu, hem hızlı bir okuma arayanlar hem de her satırda anlam arayanlar için ideal. Öykülerin kısa oluşu, kitabı parçalar halinde okumaya da uygun kılıyor.
Grace Paley, sıradan gibi görünen ama iç dünyası derin kadın karakterleriyle kadın deneyimini en incelikli haliyle ortaya koyuyor. Annelik, yalnızlık, özgürlük, aşk, geçim derdi, mücadele... Bunlar süslü kavramlar değil, Paley’nin karakterlerinde gerçek, terli, yorgun ama dirençli hâlleriyle varlar. Özellikle kadın okuyucular için, “beni anlatmış” hissi güçlü bir şekilde doğabilir. Kitapta savaş karşıtlığı, sınıf eşitsizliği, ırkçılık, kadın hakları gibi çok güçlü politik alt metinler var — ama bunlar okura doğrudan öğüt verir gibi değil, karakterlerin gündelik hayatlarındaki küçük ama derin çatlaklardan süzülerek geliyor. Bu da kitabı hem zihin açıcı hem de didaktik olmayan, içten bir metin hâline getiriyor.
Tabii ki her kitap her okura hitap etmez. Eğer aksiyon dolu hikayeler, karmaşık olay örgüleri veya fantastik dünyalar arıyorsan, Paley’nin minimalist ve karakter odaklı öyküleri sana biraz sakin gelebilir. Ayrıca, öykülerin geçtiği 1950’ler Bronx’u ve Yahudi göçmen kültürü, bazı okurlar için bağ kurması zor bir zemin yaratabilir.
Kitabı okurken aklımıza gelebilecek şarkılar
Yeni Türkü - Maskeli Balo
Sezen Aksu - Küçüğüm
Bob Dylan - The Times They Are A-Changin
Fiona Apple - Paper Bag
Cem Karaca - Tamirci Çırağı
Mor ve Ötesi - Cambaz
Ezginin Günlüğü - Ebruli
Billie Holiday - Blue Moon
Leonard Cohen - Suzanne
0 Yorumlar